Çocuğun gelişiminde oyunun önemi
Oyuncaklarla oynayan çocuk, problemleri çözmesini öğrenmekle birlikte kendi bedenini tanıyarak yeteneklerini keşfeder. Oyunun, çocuğunuz için sadece bir eğlence olduğunu düşünmemelisiniz.
Oyun, çocuğunuzun duygusal, zihinsel, sosyal ve gelişimini olumlu yönde etkiler. Erken yaşlardan itibaren çocuğunuzun çevresini keşfetmek ve yeni deneyimler kazanabilmesi için en önemli yollardan birisi oyun oynamaktır.

Çocuğunuz oyun oynarken sosyal becerilerini de geliştirir. Oyun oynarken, oluşabilecek anlaşmazlıkları çözerek problem çözme becerilerini geliştirirler. Oyunun çocuğun duygusal gelişimine de katkısı büyüktür. Bir yetişkin kendisini nasıl konuşarak ifade ediyorsa, çocuğunuz da duygularını, düşüncelerini, ihtiyaçlarını oyun yoluyla ifade ederler.
Çocukların gelişim düzeylerine göre oyunları da farklılık gösterir. Çocuğunuz bebeklik döneminde kendi vücudunu keşfedecek oyunlar oynarken, iki yaşından itibaren başka çocuklarla yan yana oyunlar oynayabilir. Çocuklar bu yaşlarda yan yana oynamalarına karşın, her biri kendi başına farklı bir oyun kurar. Örneğin, iki çocuk yan yana bloklarla oynarken, biri araba diğeri uçak yapabilir.
Çocuğunuzla ilişkilerinizi olumlu bir hale getirmek istiyorsanız onlarla oyun oynamak için vakit ayırmanız gerekir. Çocuğunuzla oyun oynarken, oyunu onun seçmesine izin vermeniz, onda kontrol duygusunu oluşturur ve iç dünyasını oyuna yansıtabilmesi için bir alan sağlamış olursunuz. Oyun esnasında çocuğunuza eşlik ederken bir şeyleri öğretme kaygısına kapılmamalı ve sürecin kontrolünü çocuğunuza bırakmayı denemelisiniz.

Üç ile altı yaş arası, çocukluğun en renkli dönemidir. Özerklik döneminin inatçılığı ve olumsuzluğu gitmiş, onun yerini söz dinlerlik almıştır. Uğraşları amaca yöneliktir. Kendi işini kendi görmeye bayılır. Hep “ben,ben! Benim! “ diyen iki yaş çocuğu gitmiş, yerine “Bende , Biz , Bizim” diye toplumsal bir yaratık gelmiştir.
Gün boyu yorulmadan oynar, oyunlarında arkadaş arar. Toplumun küçük bir üyesi olma yolundadır. Bağımsızlığı artmıştır.Kendi yemeğini kendi yer, çişini dışkısını söyler.Masallara,öykülere çizgi filmlere ilgi başlar. Öcüler, cinler onun için korkutucu gerçek varlıklardır. Deneylerinin az, düşünce yeteneklerinin kısıtlı oluşu nedeniyle her şeye kolay kanar. Gerçekle gerçek olmayanı karıştırır.
Bu çağ çocuğu çizik, sıyrık, küçük yaralardan çok etkilenir. Bir damla kan görse avaz avaz bağırır.
Bu çağ çocuğu kız veya erkek olduğunu ayırt eder.
ÖZDEŞİM
Oyun çağının öteki belirgin özelliği anneye babaya benzeme çabası ve öykünmedir. Bu yaşlarda kız çocuğu anneye hayrandır. Anneyle olmaktan çok hoşlanır. Anneyi giyinirken soyunurken özellikle süslenirken hayranlıkla izler. Süs eşyalarını kullanmaya bayılır. Annenin topuklu pabuçlarını giyer, kolye ve bilezik takıp ortalığa çıkar. Babanın dikkatini çekmeye çalışır. Annesine bağlılığı ve sevgisi babasının beğenisini kazanmak isteği bir arada gider.
Kızın anneyi erkek çocuğunun da babayı örnek alması kişiliğinin gelişmesinde en önemli olaydır. Erkek çocuk erkek kimliğini babaya benzeyerek, kız çocuk da kız kimliğini anneye benzeyerek kazanır. Buna özdeşim denir. Bu ana baba niteliklerinin içe sindirilmesi, özünsenmesidir. Ona yön verecek olan kuralları ve değerleri benimser. Cezadan korktuğu için değil, ana-baba sevgisini sürdürebilmek için olumlu özellikleri benimser. Çocukta anne ya da babaya karşı oluşan romantik sevgi gelişen erkek ya da kız kimliğinin doğal bir sonucudur.
OYUN DÖNEMİNDE KAZANILAN YETENEKLER
3.YAŞ:
4.YAŞ:
5.YAŞ:
6.YAŞ:
OYUN
Montaigne'nin dediği gibi "Çocukların oyunu, oyun değil onların en ciddi uğraşıdır."
Çocuk oynadıkça duyuları keskinleşir, yetenekleri serpilir, beceresi artar. Duyduklarını, gördüklerini sınayıp denediği, öğrendiklerini pekiştirdiği bir deney odasıdır. Oynayan çocuk kendi dünyasındadır, kendi egemenliğinde.
Bu yaş çocuklarının en sık yaptıkları iş büyüklere öykünmedir. Kendi yaşantısını da oyuna yansıtır. Dış dünyayı kendi duygularıyla yoğurup, ortaya sentezler çıkarır.
Oyun çocuğun dili ve en etkili anlatım aracıdır. Oyun aracılığı ile üzüntülerini, kaygılarını, korkularını dile getirir. Dış çevrede algıladıklarını oyun ortamında evirir çevirir kendine özgü bir yorumda birleştirip bütünler. Oyun bir ayağı hayal dünyasında, öteki ayağı da gerçekler dünyasında bir köprüdür. Çocuk yaşıtlarıyla oynadığı dramatik oyunlarda kendini çok değişik kişilerin yerine koyar.
Oyun çocuğun en güçlü ve en doğal dürtülerinden biri olan saldırganlık dürtüsünü boşaltmasına da yarar. Çocuğun ikili, üçlü, toplu oyunlarda davranış biçimi aile içinde aldığı eğitimi yansıtır. Evde her istediği yapılan çocuk çabuk küser, mızıkçılık eder, paylaşmaya yanaşmaz. Oyunda hep saldırgan ve bencil davranan bir çocukta ana baba tutumunu ortaya aktarıyordur. Ya da evde sindirilen kısıtlanan çocuktur.
Kendi haklarını korumak, başkalarının hakkını gözetmek, işbirliği ve paylaşma evde değil ancak oyun ilişkilerinde kazanılan toplumsal özelliklerdir. Oyuna doymamış çocuk okuldaki öğretime hazır değildir.
Oyun çocuğun sevgiden sonra gelen en önemli besinidir."Çocuk ruh sağlığı sevilmek ve oynamaktır."
Oyun, çocuğunuzun duygusal, zihinsel, sosyal ve gelişimini olumlu yönde etkiler. Erken yaşlardan itibaren çocuğunuzun çevresini keşfetmek ve yeni deneyimler kazanabilmesi için en önemli yollardan birisi oyun oynamaktır.
Çocuğunuz oyun oynarken sosyal becerilerini de geliştirir. Oyun oynarken, oluşabilecek anlaşmazlıkları çözerek problem çözme becerilerini geliştirirler. Oyunun çocuğun duygusal gelişimine de katkısı büyüktür. Bir yetişkin kendisini nasıl konuşarak ifade ediyorsa, çocuğunuz da duygularını, düşüncelerini, ihtiyaçlarını oyun yoluyla ifade ederler.
Çocukların gelişim düzeylerine göre oyunları da farklılık gösterir. Çocuğunuz bebeklik döneminde kendi vücudunu keşfedecek oyunlar oynarken, iki yaşından itibaren başka çocuklarla yan yana oyunlar oynayabilir. Çocuklar bu yaşlarda yan yana oynamalarına karşın, her biri kendi başına farklı bir oyun kurar. Örneğin, iki çocuk yan yana bloklarla oynarken, biri araba diğeri uçak yapabilir.
Çocuğunuzla ilişkilerinizi olumlu bir hale getirmek istiyorsanız onlarla oyun oynamak için vakit ayırmanız gerekir. Çocuğunuzla oyun oynarken, oyunu onun seçmesine izin vermeniz, onda kontrol duygusunu oluşturur ve iç dünyasını oyuna yansıtabilmesi için bir alan sağlamış olursunuz. Oyun esnasında çocuğunuza eşlik ederken bir şeyleri öğretme kaygısına kapılmamalı ve sürecin kontrolünü çocuğunuza bırakmayı denemelisiniz.
Oyun Dönemi

Üç ile altı yaş arası, çocukluğun en renkli dönemidir. Özerklik döneminin inatçılığı ve olumsuzluğu gitmiş, onun yerini söz dinlerlik almıştır. Uğraşları amaca yöneliktir. Kendi işini kendi görmeye bayılır. Hep “ben,ben! Benim! “ diyen iki yaş çocuğu gitmiş, yerine “Bende , Biz , Bizim” diye toplumsal bir yaratık gelmiştir.
Gün boyu yorulmadan oynar, oyunlarında arkadaş arar. Toplumun küçük bir üyesi olma yolundadır. Bağımsızlığı artmıştır.Kendi yemeğini kendi yer, çişini dışkısını söyler.Masallara,öykülere çizgi filmlere ilgi başlar. Öcüler, cinler onun için korkutucu gerçek varlıklardır. Deneylerinin az, düşünce yeteneklerinin kısıtlı oluşu nedeniyle her şeye kolay kanar. Gerçekle gerçek olmayanı karıştırır.
Bu çağ çocuğu çizik, sıyrık, küçük yaralardan çok etkilenir. Bir damla kan görse avaz avaz bağırır.
Bu çağ çocuğu kız veya erkek olduğunu ayırt eder.
ÖZDEŞİM
Oyun çağının öteki belirgin özelliği anneye babaya benzeme çabası ve öykünmedir. Bu yaşlarda kız çocuğu anneye hayrandır. Anneyle olmaktan çok hoşlanır. Anneyi giyinirken soyunurken özellikle süslenirken hayranlıkla izler. Süs eşyalarını kullanmaya bayılır. Annenin topuklu pabuçlarını giyer, kolye ve bilezik takıp ortalığa çıkar. Babanın dikkatini çekmeye çalışır. Annesine bağlılığı ve sevgisi babasının beğenisini kazanmak isteği bir arada gider.
Kızın anneyi erkek çocuğunun da babayı örnek alması kişiliğinin gelişmesinde en önemli olaydır. Erkek çocuk erkek kimliğini babaya benzeyerek, kız çocuk da kız kimliğini anneye benzeyerek kazanır. Buna özdeşim denir. Bu ana baba niteliklerinin içe sindirilmesi, özünsenmesidir. Ona yön verecek olan kuralları ve değerleri benimser. Cezadan korktuğu için değil, ana-baba sevgisini sürdürebilmek için olumlu özellikleri benimser. Çocukta anne ya da babaya karşı oluşan romantik sevgi gelişen erkek ya da kız kimliğinin doğal bir sonucudur.
OYUN DÖNEMİNDE KAZANILAN YETENEKLER
3.YAŞ:
- Küplerden köprü kurabilir.
- Ayakkabısını ayağına geçirebilir, düğmesini ilikleyip çözebilir.
- Çizilen bir çemberi bakarak çizer.
- Soyadını söyler. Kız veya olduğunu bilir ve söyler.
- Söylenen üç sayıyı ezberden yineler.
- "Benim bir bebeğim var" gibi kısa cümleleri yineleyebilir.
4.YAŞ:
- Bir kareyi kalemle kopya edebilir.
- Bir kağıdı köşeden katlayabilir.
- Söylenen sayıyı yineleyebilir.
- Dört nesneyi veya parmağı sayabilir.
- Üç parçalı bir bul-tak bulmacasını yapabilir.
- Uzun bir cümleyi yineleyebilir.
- Acıkınca ne yaparsın? Uykun gelince ne yaparsın?
- Üşüyünce ne yaparsın? gibi soruları doğru yanıtlar.
5.YAŞ:
- Bir üçgen çizebilir.
- Çöpten insan resmi çizebilir.
- Yaşını bilir. Sabah akşamı ayırır.
- Dört rengi yanlışsız bilir.
- Ayakkabı bağcıklarını bağlar.
- Dört parçalı bir bul-tak bulmacasını yapar. On küple bir kule yapar.
6.YAŞ:
- Paraları tanır.
- Sağ elini, sol kulağını, sağ gözünü gösterebilir. On parmağını yanlışsız sayabilir.
- Başı, kolları, gövde ve bacakları olan bir insan resmi çizer.
OYUN
Montaigne'nin dediği gibi "Çocukların oyunu, oyun değil onların en ciddi uğraşıdır."
Çocuk oynadıkça duyuları keskinleşir, yetenekleri serpilir, beceresi artar. Duyduklarını, gördüklerini sınayıp denediği, öğrendiklerini pekiştirdiği bir deney odasıdır. Oynayan çocuk kendi dünyasındadır, kendi egemenliğinde.
Bu yaş çocuklarının en sık yaptıkları iş büyüklere öykünmedir. Kendi yaşantısını da oyuna yansıtır. Dış dünyayı kendi duygularıyla yoğurup, ortaya sentezler çıkarır.
Oyun çocuğun dili ve en etkili anlatım aracıdır. Oyun aracılığı ile üzüntülerini, kaygılarını, korkularını dile getirir. Dış çevrede algıladıklarını oyun ortamında evirir çevirir kendine özgü bir yorumda birleştirip bütünler. Oyun bir ayağı hayal dünyasında, öteki ayağı da gerçekler dünyasında bir köprüdür. Çocuk yaşıtlarıyla oynadığı dramatik oyunlarda kendini çok değişik kişilerin yerine koyar.
Oyun çocuğun en güçlü ve en doğal dürtülerinden biri olan saldırganlık dürtüsünü boşaltmasına da yarar. Çocuğun ikili, üçlü, toplu oyunlarda davranış biçimi aile içinde aldığı eğitimi yansıtır. Evde her istediği yapılan çocuk çabuk küser, mızıkçılık eder, paylaşmaya yanaşmaz. Oyunda hep saldırgan ve bencil davranan bir çocukta ana baba tutumunu ortaya aktarıyordur. Ya da evde sindirilen kısıtlanan çocuktur.
Kendi haklarını korumak, başkalarının hakkını gözetmek, işbirliği ve paylaşma evde değil ancak oyun ilişkilerinde kazanılan toplumsal özelliklerdir. Oyuna doymamış çocuk okuldaki öğretime hazır değildir.
Oyun çocuğun sevgiden sonra gelen en önemli besinidir."Çocuk ruh sağlığı sevilmek ve oynamaktır."

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder